Assist. Prof. Dr. CANAN DAĞDEVİREN

Bugün üniversite tercih zamanı kendisini keşfettiğim ve yaptığı çalışmalara,pratik zekasına ve konuşmalarına hayran kaldığım şahane bilim insanımız, fizik mühendisi Dr. Canan Dağdeviren’den bahsedeceğim. (Bu yazıyı okumak 13 dakika sürüyor.)
Önce kendi ağzından hayatının kısa özetini okuyalım.
Özetle ben, insan kalmayı hayal eden bir bilim emekçisiyim. 4 Mayıs 1985’te İstanbul’da doğdum. Üniversiteye kadar Kocaeli’de yaşıyordum. 1999 Körfez depremi sonrası okulum hasar gördüğü için, Adana Seyhan ÇEAŞ Anadolu Lisesi’ne misafir öğrenci olarak gönderildim, lise İngilizce hazırlık sınıfını orada okudum, keyifli bir yıldı. Şu an kullandığım İngilizceyi orada öğrendim. Ben ailemin en büyük çocuğuyum, 2 erkek kardeşim var. Caner benden 2 yaş küçük. Bilgisayar Mühendisi ve bir bankada müfettiş olarak çalışıyor. Emre, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde 2. Sınıf öğrencisi. (Artık mezun oldu bu yıl.) Aramızda 10 yaş var. İleride birlikte ortak çalışmalar yapmayı planlıyoruz.Haziran 2007’de Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Programı’nda yüksek lisans eğitimimi 2009’da tamamladım. Yüksek lisans için Sabancı Üniversitesi’ne başvuru yaptığım 2007 yılında sadece bir öğrenciye tam burs verilmişti, o bursu almıştım.2009’da ilk defa verilmeye başlanan Fulbright Doktora Bursu’nu kazandım ve The University of Illinois at Urbana, Champaign’de (UIUC) Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölümü’nde doktora eğitimine başladım. Doktora süresince fizik, elektronik, kimya, malzeme, mekanik ve tıp alanlarının kapsamına giren esnek ve katlanabilir, vücut içine ve deri üstüne yapıştırılabilir/giyilebilir elektronik aletler üzerinde çalışmalar yaptım. Şu an, MIT ve Harvard Üniversitelerinde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışıyorum. Çok yakın gelecekte kendi grubumu kuracağım.” (Röportajı verdiği tarih 2015.)
Canan Dağdeviren’in hayatını,yaşadıklarını dinleyince ne kadar güçlü, ne kadar örnek alınası bir insan olduğunu onun hakkında okuduğum her yazıda,izlediğim her videoda bir kez daha anladım. Keşke fırsat olsa da tüm hayatını şu cümlelere dökebilsem. Paylaştığım kaynaklardan Canan Dağdeviren’le ilgili daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Fen alanına nasıl ilgi duyduğundan bahsetmeliyim öncelikle. Canan Dağdeviren bir youtube kanalına verdiği röportajda çocukluğundan bu konuyla ilgili bir kısma değiniyor;

Mesela küçükken bir çakıl taşını parçalayarak içerisindeki atomları bulmaya çalışıyordum. Üstelik herkes bunun imkansız olduğunu söylüyordu. Atom mikroskobuyla tanışınca yaptığım şeyin imkansız olduğunu anlamıştım ama bir şekilde ailemin ilgi alanımı anlamasını sağlamış olmuştum.” İlgisi varmış, peki ya bu ilgisi nasıl ivme kazanıp hedefi haline geldi? Bunu da Canan Dağdeviren kendisi anlatıyor; “Dedem 28 yaşında iken kalp yetmezliği nedeniyle hayata veda ediyor, ben bunu 5 yaşındayken öğrendim ve 5 yaşında bir çocukken, hayal yaşımı 28 olarak belirledim. 28 yaşına gelene kadar kalp sorunları yaşayan hastalar için bir şey yapmak istedim ve kendi çapımda bir şey yaptım. Belki çok ufak bir adım ama inanıyorum ki ileride birçok uygulama alanı ile karşımıza çıkacak. Manevi açıdan şöyle bir önemi var; kendi hayalimi gerçekleştirdim ve hayalleri olan ancak sorgulanan gençlere aynı zamanda örnek oldum.“(Röportajı verdiği tarih 2017.)

PROF. ERDAL İNÖNÜ SAYESİNDE FİZİK ALANINI SEÇTİ

Daha o yaşlarda bu alanda çalışmayı kafasına koyan Canan Dağdeviren lise zamanı deprem sebebiyle okul değiştirmesine rağmen bizler gibi üniversite sınavına girip fizik mühendisliği bölümünü kazanıyor lakin sınavdan önce hepimizin yaşadığı gibi kafası fazlasıyla karışık. Fen alanı istediğinin farkında fakat fizik, kimya, biyoloji arasında kararsız kalıyor. O zamanlar Kocaeli kitap fuarında ünlü bilim insanımız Prof. Erdal İnönü ile tanışıyor. Gerisini kendi ağzından okuyalım dilerseniz;

Kocaeli kitap fuarında Prof. Erdal İnönü ile tanıştım. Benim ailem Kocaeli’de yaşıyor. Erdal İnönü bildiğiniz üzere başarılı bir teorik fizikçi. Amerika’da çok tanınan, Türkiye’de belki de çok bilinmeyen yönlerinden biri bu. Bilinse de çok derinlere inilmeyen yönlerinde biri ve onunla konuşurken sanırım çocuklarla sohbet etmeyi seven biriydi. Bana ne okumak istediğimi sormuştu. ‘Fizik istiyorum ama emin değilim.Kimya da olabilir, biyoloji de olabilir, sistem belirsiz nasıl yapacağım bilmiyorum.’ demiştim. Ve bana bir kitabını hediye etmişti, “Anılar ve Düşünceler” isimli kitabının I. cildini. İmzalayıp vermişti. Üzerine ‘Kitabı okuyunca, ne üzerine eğitim alacağına karar vereceğine inanıyorum.’ yazmıştı. Belki o sırada olayı tam kavrayamamıştım ama kitabı okumamla birlikte, hayatım derin bir şekilde değişti. Ben o kitabı okuduğumda fizik okumaya karar verdim ve fizik eğitimim böyle başladı.Elbette fizik okumak istediğimi söylediğimde, annem hariç herkes negatif yorumlarda bulundu. Fakat ben pes etmeyi düşünmeyecek kadar ‘deli-kanlıyım’.

Küçükken babasının verdiği Marie Curie kitabıyla bilime sarılan Dağdeviren yine başka bir kitapla hayatının dönüm noktasını yaşıyor.

PROJESİ İÇİN YAZIN ÜST SINIFLARDAN DERS ALIP DERS YÜKÜNÜ AZALTTI VE MALZEME,ELEKTRONİK,TIP, KİMYA ALANINDA KONFERANSLARA KATILDI

Artık üniversitede fizik mühendisliği alanında okuyan Canan Dağdeviren çocukluk hayaline bir adım daha yakındı. Projesi vardı ama destek kısmında yaşadığı sorunlar vardı. Canan Dağdeviren üniversite hayatını, yaşadığı sorunların bir kısmını şu sözlerle anlatıyor:
Tüm öğrenim hayatım boyunca burslu okudum. Maddi açıdan pek bir sorunum yoktu ama manevi açıdan vardı. Yapmak istediğim projeyi Türkiye’de yapabilecek bir kurum bulamamıştım. Sonra kendime bir strateji belirlemeye karar verdim. Lisans dönemi sırasında yaz dönemlerinde üst sınıflardan ders alıp, dönem içindeki ders yükümü azaltıp, ulusal ve uluslararası konferanslara katıldım. Konferanslardaki konu yelpazem çok genişti ve bazı hocalarım; ‘Sen daha ne yapacağına karar verememişsin, başarıya ulaşman neredeyse imkansız, işin zor.’ diyordu. Fakat odaklanabilmem için farklı insanlarla tanışıp farklı konuları nasıl birleştirdiklerini görmem gerekiyordu, çünkü benim yapmak istediğim proje sadece fizik değil malzeme, elektronik, tıp ve kimyayı da kapsıyordu.Konferanslara katılabilmek için maddi destek bulmam çok güç olmuştu çünkü üniversiteler öğrencilerden gelen böyle bir talebin olmadığını söylüyorlardı. Mesela bir örnek vermek gerekirse; doktora hocamla tanıştığım Amerika’daki bir konferans için Türkiye’den seyahat bursu alamamıştım ama araştırmış ve Amerika’dan seyahat bursu almayı başarmıştım. Kısacası, insanlara kendimi anlatmam kolay olmamıştı, sınırları/çerçeveleri yıkmak zordu. Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümü gerçekten de çok zorlu bir program, fakat çok değerli hocalarım oldu, şanslıydım. Kaliteli bir eğitim aldığımı düşünüyorum. Aldığım karma eğitimin verdiği üretkenlik, esneklik ve aynı probleme farklı açılardan bakabilme kabiliyetinin bana çok şey kattığını düşünüyorum. Özellikle kazandığım analitik düşünme gücü, deney yapabilme/tasarlama kabiliyeti Hacettepe Üniversitesi’nde kazandığım niteliklerdir. Devlet üniversitesinde tecrübe ettiğim maddi destek eksikliğini Sabancı Üniversitesi’nde neredeyse hiç yaşamadım. Hem öğreten hem de öğrenen bir birey olmayı yaşadığım bir üniversiteydi, çok mutluydum. Hayalimdeki aletleri yapabiliyordum fakat istediğim gibi vücut ile entegre edebilmem mümkün değildi. Esnek giyilebilir aletler çalışan araştırmacıları araştırmaya başladım ve Prof. John A. Rogers’ı buldum. Hatta kendisiyle 2008 yılında Boston ABD’de yapılan bir konferansta yüz yüze tanıştık. Sunumunu dinledim ve kendi sunumuma davet ettim. Yine önyargıların ve eleştirilerin tersine; gideceğim okulu değil çalışacağım hocayı seçmiştim. Daha sonra doktora eğitimim için burs arayışına başladım. Direkt hocadan da burs alabilirdim fakat akademik olarak özgür olmak finansal açıdan da özgür olmayı gerektiyordu. Özellikle doktoranın ilk seneleri için, kendini ispat edene kadar. 2009’da ilk defa verilmeye başlanan Fulbright Doktora Bursu’nu kazandım ve The University of Illinois at Urbana, Champaign’de (UIUC) Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölümü’nde doktora eğitimine başladım. Tahmin ettiğim gibi doktora hocam Prof. John A. Rogers, farklı bir konu üzerinde çalışmamı istiyordu, yapmak istediğim şeyi grubunda önceden yapmış biri yoktu. Aslında derinlemesine bakarsanız hayalimdeki konsept henüz hiç kimse tarafından yapılmamıştı. Rogers, beni kararlı görünce ve maddi olarak özgür de olduğumdan istediğim projeye başlamama izin verdi. 5 yıl sürecek kişisel savaşım başlamıştı.“(Röportajı verdiği tarih 2017.)

HAYATININ HER ALANINDA YAŞADIĞI KADIN-ERKEK AYRIMI

Yaşadığı zorluklar bunlarla bitmiyordu elbette. Hayatı boyunca hep kadın-erkek ayrımına maruz kalmış bir bir bilim insanımız kendisi. Daha ilkokul yıllarında başlamış bu ayrım. Hocası bir soru sorduğunda hemen cevap veren Canan Dağdeviren’e hesap makinesiyle mi çözdün diye sorarken diğer soruda erken cevap veren erkek öğrenciye aferin oğlum, bravo zamanından önce çözdün diye övgüler yağdırıyormuş. İleriki yıllarda da ayrım bitmeden artarak devam etmiş. Hacettepe’deki hocaları; “Kızım senden fizikçi olmaz,bak edebiyatın iyi git edebiyatçı ol.” gibi gibi cümleler sarf etmişler. Canan Dağdeviren’in onlara cevabı ise “Hocam teorik fizikçi olurum, onlar çok yazıyor ya.” oluyormuş. Kendisi “Ben bile aslında benimsemişim.” diyor, sürekli yapamazsın, edemezsin söylemlerini bir süre sonra. İnsan sürekli duyunca etkilenir elbette ama pes etmeyip bu yolda istikrarlı şekilde ilerleyince sonunda nelerin başarılabildiğini de yine Canan Dağdeviren’den görüyoruz. Tabi ki ayrım bunlarla da bitmiyor, hayatının her döneminde rastlıyor bu zorluğa. Daha da ileriki yıllarda doktora bursu için girdiği mülakattaki sorularda dahil bu ayrıma.”Sizin alan hep erkek bazlı. Amerika’ya gittiğinde rahat edebilecek misin, erkeklerle rahat çalışabilecek misin?” diye soruyorlar ve Canan Dağdeviren her zamanki hazır cevaplılığını kullanarak cevabını şu şekilde vermiştir:
Erkek kardeşlerim var,laboratuvarda da iki erkekle çalıştım. Etrafımdaki arkadaşlarımda hep erkek. İleride de muhtemelen bir erkekle evleneceğim. Herhalde problem yaşayacağımı zannetmiyorum.”

Yıllarca bu artarak devam etmiş ama Canan Dağdeviren kendi deyimiyle antibiyotik gibi vücudunun direnci alışmış ve artık yine kendi deyimiyle sallamıyormuş, takmıyormuş onları.

PRATİK BİLGİ EKSİĞİNİ KAPATTI VE PROJESİYLE 10 BİN DOLAR ÖDÜL KAZANDI

Zorlu 5 yıllık sürece girmişti artık Canan Dağdeviren. “Doktora yaparken ilk üç yıl hiçbir projem çalışmadım. Çünkü teorik bilgim vardı ama pratik bilgim sıfır ötesiydi, hiç yoktu. O zamanlar orada tek kadın öğrenciydim, zamanla arttı tabi. Arkadaşlardan yardım istiyordum. Bunu nasıl yapabilirim diye, ‘Şuan vaktim yok, git başkasından öğren.’ vs. diyorlardı. Öyle bir şey yaptım ki hiç kimse hayır diyemedi ve cevapları da tek tek tek cımbızla alırmış gibi aldım. Bir sandalye aldım, üzerime cleanroom kıyafetimi giydim. Cleanroom’a gittim, sandalyenin üzerinde oturup sabahtan akşama kadar herkesi haftalarca, aylarca izledim. Ellerini nasıl kullanıyorlar, hangi malzemeleri seçiyorlar. Gözlem yapmak bedava çünkü. O yüzden kimse bir söyleyemiyordu… 3. yılın sonunda çalışan bir proje oluşturdum. Hızlı gidebilmek için kendi takımımı kurdum. 9 tane pırıl pırıl küçük öğrencim vardı. Onlarla birlikte iki yılda mükemmel makaleler yayınladık. Bunu üniversite fark etti ve üç yılın sonunda çok hızlı bir prograss yapan beni, bir yabancı öğrenciyi. Bu arada 40.000 tane öğrencisi var. Aralarından herkesi tek tek inceliyorlar. Fark edilmek çok önemli ve bu farkı ödüllendirmek çok önemli. Ben bunun Türkiye’de de olmasını çok istiyorum… Ve bana 10.000 dolarlık bir ödül verdiler. Dediler ki sen üç yıl çalıştın, çabaladın bir şey ilerlemedi ama bırakmadın. Şuan çok iyi işler yapıyorsun, harika yerlerde makalelerin yayınlanıyor. Biz sana bir ödül vereceğiz dediler ve hayatını kaybetmiş bir kadın araştırmacı İtalyan Maria Pia onun eşinin üniversiteye bahşettiği parayla farkındalık yaratan kadın araştırmacılara 10.000 dolarlık ödül veriliyor ve onuda bana veriyorlar. Kazandım, çok mutluyum tabi. Doktora öğrencisi için 10.000 dolar büyük bir para. Seviniyorum tabi üniversite beni fark etti diyorum. Maddi olarak çok büyük bir katkı oldu diyorum. İşte arkadaşlarımdan biri ‘Tabi ki de sana verecekler sen kadınsın, sana vermezlerse oturup ağlarsın, üzülürsün.’ falan dedi. Artık burama gelmişti ve şöyle dedim. ’10 bin dolarım var, yeterince zenginim. İstersen bu 10 bin doları sana veririm. Sponsorun olurum. Kaliforniya’ya gidip cinsiyetini değiştirebilirsin ve sende kadın olabilirsin. Bundan sonra herkes sana da bana davrandıkları gibi iyi davranırlar ve böylelikle hiçbir problem yaşamazsın.’ demiştim.” Ondan sonra arkadaşı hatasını fark etmiş ve bir daha böyle cümleler sarf etmemiş. Hayatında yaşadığı o kadar kadın-erkek ayrımına, manevi destek yetersizliğine rağmen başardığı projelerle gurur kaynağımız, hayran olduğumuz biri olmaya devam ediyor.

GİYİLEBİLİR KALP PİLİ PROJESİ
PROF.DR.CANAN DAĞDEVİREN

Doktora sürecinde yaptığı meşhur giyilebilir kalp projesine gelelim şimdi de. Canan Dağdeviren bu projesini şu sözlerle anlatıyor:
Bilimsel olarak ise önemini şöyle özetleyebilirim; ‘Giyilebilir kalp pili’, kalbin, akciğerin ve diyaframın hareketi ile elektrik enerjisi üreten ve bu enerjiyi depolayan esnek ve ultra ince piezoelektrik entegre aleti anlatmakta. İnsan vücuduyla uyumlu plastik bir yüzeye tutturulan bu malzeme, saç telinden yüz kat daha ince olup kağıt gibi katlanıp bükülebiliyor. Arizona Üniversitesi Sarver Kalp Merkezi ile yürütülen ortak çalışma ile yapılan esnek alet, kalp boyutları insana yakın olan koyun, dana ve domuz üzerinde başarıyla denendi. Ayrıca canlı metabolizması ile uyumunu kanıtlamak amacıyla yapılan kontrol deneyinde, fare kas hücrelerinin alet üzerinde sorunsuz büyüyebildiği görüldü. 20 milyon kere katlanıp büküldüğünde dahi mekanik olarak sağlamlığını koruyabilen alet, 3.8 volt`luk pile enerji depolayabiliyor. Bu teknoloji günümüzde kullanılan boyutça büyük, maliyetli ve kalp ile herhangi mekanik yakınlığı bulunması mümkün olmayan teknoloji için yeni kapılar açıyor. Tamamen esnek kağıt gibi katlanabilir-bükülebilir alet, kıvrımlı hatlara sahip organlar ile sıkı kontak kurabiliyor. Bu sayede enerji verimliliği yüksek ve organların hareketini sınırlamayan bir sistem oluşturulmuş oluyor. Günümüzde kullanılan kalp pillerinin 5 ile 7 yıl arasında ömürleri var ve pilin işlevini yitirmesi durumunda bütün mekanizmanın riskli bir ameliyatla değiştirilmesi gerekiyor. Fakat tasarladığımız bu alet ile kalbiniz, akciğeriniz veya diyaframınız, kalp pili için gereken enerjiyi kendisi üretiyor. Giyilebilir olması, gerçekten de vücut ile uyumlu olması anlamına geliyor. Alışılmışın dışında bir tasarım bu. Kalın, kıvrımsız, esnek olmayan bir elektronik alet, esnek ve yumuşak olan biyolojik sistemler üzerinde hiç bir problem yaratmadan giyilebiliyor.Bu proje yaklaşık üç yıl sürdü. Başlarda hızlı gidebilmek için yalnız çalıştım ve olguyu gerçekleştirmeye çabaladım. Daha sonra gittiğim yolda mesafe alabilmek için kendi takımımı kurdum, tam 6 öğrencim vardı. Harika bir takım çalışması gerçekleştirdik. Aleti laboratuvar ortamında yapmak ve test etmek önemli tabi. Ama esas önemli adım aletin atan bir kalbin üzerinde, kan ile dolu göğüs kafesi içinde çalışması. İlk deneyimi bir dana kalbi üzerinde yaptım. Ben ve kalp cerrahları 16 katlı bir hastanenin zemin katındaki bir ameliyathanedeydik. Önce dananın göğüs kafesini açtık, atan kalbe dokundum, sonra aleti ameliyat ile üzerine diktik. Aletten aldığım elektriği bilgisayar ekranında gördüğümde gözlerimin dolduğunu çok iyi hatırlıyorum çünkü 4-5 saniye içinde ekranı göremez hale gelmiştim. 1-2 dakika ameliyathanede sessizlik olduğunu da hatırlıyorum, kimse konuşamamıştı. O gece heyecandan ve yorgunluktan uyuyamamıştım. Bir de çok hafiflemiş olduğumu hissettim sanki yer çekimi yok gibiydi. Yazmakla anlatılamıyor pek… Bu arada deneylerin gerçekleşmesini sağlayan ve bu uğurda hayata veda eden tüm hayvanlara teşekkürü bir borç bilirim.
Dağdeviren bu projesiyle kalp hastalarının hayatlarını ciddi anlamda kolaylaştırıyor. 6-7 yılda bir değiştirilmesi gerekilen kalp pilleri, her 7 yılda bir ameliyat olunması anlamına geliyordu ki bu da hastalar için oldukça olumsuz bir durumdu. Dağdeviren’in ortaya çıkarmış olduğu bu çalışma ile ameliyatlara gerek kalmadan hastalar kalplerinin veya diğer organlarının üzerine yapıştırılmış, kendilerine hiçbir şekilde zarar vermeyen küçük elastik sistemler ile hayatlarına devam edebilecek.Cihaz şimdilik sadece hayvanlar üzerinde test edildi. Cihazın insan vücudu içerisine yerleştirilmesi gerektiği için deney yapılmadan önce birçok prosedürden geçmek gerekiyor. Canan Dağdeviren ve ekibi şu an için çalışma prensibi aynı olan ve vücut dışına yapıştırılabilen cihazlar üzerinde çalışıyor. Başarılı oldukları takdirde bu deneyleri hızlandırmak ve hastalar için ulaşılabilir hale getirmek daha kısa sürecek.” Dağdeviren Ocak 2017’den itibaren, Uygun Kod Çözücüler araştırma grubunu yöneteceği MIT Media Lab’da yardımcı doçentlik görevini üstlenmiştir ve röportajı verdiğindeki son projesini şu sözlerle dile getiriyor.

“Son projem aslında Parkinson hastalığıyla ilgili. Özellikle Parkinson hastalarının tedavi amaçlı kullanabileceği bir beyin iğnesi üzerine çalıştık. Parkinson hastasıysanız, ilaçları ağız veya damar yoluyla almak zorundasınız. Bu da sadece beyne değil vücudun bir çok noktasına etki ediyor maalesef. Biz bu etkiyi yok edip, direkt ilaçları beyne iletebileceğiz ve beyinde fonksiyonu yerinde olmayan bölgelerin tekrar fonksiyonlu hale gelmesini sağlayacağız bu iğneyle birlikte. Yeni bitti çalışmalarımız. Sonuçları bekliyoruz. En kısa zamanda herkes sonuçlarını öğrenecek.”

STEPHAN HAWKİNG İLE KONUŞTUĞU ALS HASTALARI İÇİN MASKE PROJESİ

Bu proje kapsamında Canan Dağdeviren, dünyaca ünlü İngiliz fizikçi Prof. Stephen Hawking‘i Harvad Society’de misafir etti. Posta’da yer alan habere göre, buluşmanın sebebi ise, Dağdeviren’in ALS hastası Hawking için geliştirdiği yeni bir cihazdı. O zaman bahsi geçen bu cihaz bu yaz hastalar üzerinde deneme aşamasına kadar gelindi. Şu sıralar Canan Dağdeviren ALS hastaları ile görüşüyor .Kendisi bu projesinden ve bir diğer meme kanseri ile ilgili projesinden şu şekilde bahsediyor:

ALS hastaları için maske geliştiriyoruz. Mentörüm Stephan Hawking’e bilgisayarın sizin adınıza konuşabileceği bir alet geliştireceğimizi söylemiştim. Şimdi bunun üzerinde çalışıyoruz. (Röportajı verdiklerinde üzerinde çalışıyorlardı. 2019 yazında tamamlandı ve hasta üzerinde deneme aşamasında.) Yengemi meme kanserinden kaybettik. Bu nedenle meme kanseri için derinin iç kısımlarına kadar tarayabilecek bir sistem de geliştiriyoruz.

Son olarak Canan Dağdeviren’in bilim adına uğraşanlara, hayal kuranlara söyleyecekleri var.”Genç arkadaşlara en başta pes etmemelerini öneriyorum, tutku/aşk ile hayal ettikleri/yapmak istedikleri şeye sarılmalarını istiyorum. Soru sormalarını, hayal kurmalarını, plan yapmalarını, literatürü taramalarını, mümkün olduğunca kendilerinden farklı insanlarla iletişim içinde olmalarını tavsiye ederim. Farklı insanlardan en çok bilgiyi öğrenir, olaylara farklı açılardan bakabilme kabiliyeti kazanırız. Kendimizi bizden daha iyi tanıyacak biri yok, o nedenle kendilerine de soru sorup hayattan ne istediklerini sorgulamalarını isterim. Arada sırada kendimizle baş başa kalmalıyız. Aldıkları cevaba göre şartlar el verdiği kadar alanlarında iyi hocalarla temasa geçmeleri iyi bir strateji olur. Eğer sevdiğiniz işi yaparsanız, başarısız olma ihtimaliniz çok düşük. Ve asla kendilerini başkalarıyla kıyaslamamalarını öneririm. Model alabilirsiniz, şevk duyabilirsiniz ama ileri gidip karşılaştırma yaparsanız mutlu olamazsınız, ki farklı olan iki insanı karşılaştırmak bence mantıklı değil. Risk almak da önemli. Hayat başkalarının fikirlerini takip etmek için çok kısa, risk alsınlar ve istedikleri şeyi yapsınlar.”

Başarıları…
Dağdeviren’in çalışmaları;

Smithsonian, MIT Teknoloji İnceleme, Popüler Mekanik, CBS Haberleri, LA Times, BBC Haberleri, Yeni Bilim İnsanları, Medical Daily, IEEE Spektrumu, Fizik Dünyası, Doğa Malzemeleri, C& ENews, Forbes

gibi çeşitli prestijli medya kuruluşları tarafından tanınmıştır.

Qmed / Medikal Ürün İmalat Haberleri. 2015 yılında Dagdeviren, MIT Teknoloji Dergisi tarafından “35 Yaş Altı 35 En Yenilikçi” (mucit kategorisi) ve Forbes tarafından “Bilim Alanındaki İlk 30 Yaş Altı 30” olarak seçildi.

Science&SciLifeLab ödülünü Tıp alanında kazandı. Kanada’da TOYP JCI tarafından Medikal İnovasyonda Dünya 1.si seçildi ve Türkiye’yi temsil etti.

Haziran 2019’da gerçekleştirilen Amerikan Ulusal Mühendisler Akademisi’nin, bu yıl 25.sini düzenlediği Mühendisliğin Yeni Ufukları Sempozyumu’na katılmak üzere seçilen 100 parlak mühendisten biri olmuştur.

Yaptığı projeler
Cilt Kanseri Testi
Canan Dağdeviren’in en heyecan verici çalışmalarından biri, cilt kanserini tespit etmeye yönelik bir cihaz. İnsan tenine yapıştırılabilen bu cihaz, 10 saniyeden az sürede kişide cilt kanseri olup olmadığını tespit ediyor. Bu işlem sırasında hastalık şüphesi olan kişi hiçbir acı hissetmiyor. Sonuçlar bu şekilde çok daha hızlı elde edildiği için hastalık durumunda erken teşhis sağlıyor. Dağdeviren bu cihazın ayrıca kan basıncı ve kan profili çıkarmada da etkili olduğunu belirtiyor.
Giyilebilir Kalp Pili
– Beyin İğnesi
– ALS hastaları için maske

Kaynakça

[1]“Canan Dağdeviren: Giyilebilir Kalp Pili.” Elektrikport.com, www.elektrikport.com/haber-roportaj/canan-dagdeviren-giyilebilir-kalp-pili/18876#ad-image-0.
[2]“Biography.” CD – Biography, canandagdeviren.com/Biography.aspx.
[3]“Canan Dagdeviren.” Science, 1 Dec. 2016, www.sciencemag.org/prize/scilifelab/canan-dagdeviren.
[4]“Canan Dağdeviren, Stephen Hawking’i Harvard’da Misafir Etti.” Fizikist, www.fizikist.com/canan-dagdeviren-stephen-hawkingi-harvardda-misafir-etti/.
[5]Kaynak video: https://www.youtube.com/watch?v=MuTJGC0aGtc&feature=youtu.be

0 0 votes
Makale Puanı
Abone Ol
Bildir
guest

3 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
Tüm Yorumları Gör
3
0
Düşüncelerini bizimle paylaşx